Kurt-acilimi
Kürt Açılımı
Biz Dershane-i Nuriyelerimizde kürt açılımı yapmadık. Çünkü Kürtlerin hürriyetlerini istibdat ile kapamamıştık.
Milliyetçilik bir Avrupa illeti olduğunun dersini alarak türkçülük yaparak Kürtlere adâvetkârane bakmadık
“Arabî vacib, Kürdî caiz, Türkî lazım” dersini alarak Kürtlerin dillerini konuşması hürriyetlerini muktezası olduğunu anladık.
Biz türklerin ebedî düşmanları olan İngiliz, Yahudî ve Ermenînin dillerini öğrenmesi bir kültür olarak kabul edilip istihsan ediliyor. Diğer taraftan bir kürdün kendi yurdunda kendi dilini konuşması, öğrenmesi çok görülüp yadırganıyorsa dehşetli bir istibdat ve milliyetçilik hastalığına tutulmuş demektir. Bu hastalık o dereceye geldiki Arapça ezana dahi ilişildi.
Biz şu meclisimizde kimimiz esnaf, kimimiz sanatkar işçi, kimimiz eğitmen olarak dostane ve uhuvvetkârâne hizmetimizi devam ettiriyor iken, birileri çıkıp bizim farklı cihetlerimizi nazara verip bizi birbirimize düşürüp adavet tohumlarını ekse, en büyük bölücü ve terör olduğu anlaşılmaz mı?
Aynen bunun gibi, bizler türk, kürt, arap, laz, Çerkez vs. olarak bu memlekette omuz omuza dimdik dosthane yaşıyor iken, birileri çıkıp hiç nazar etmediğimiz cihetleri nazara vererek bizi birbirimize düşürse, “milliyetçilik” prensibi ile adavet tohumlarını ekse, Türklere Türkçülük yaptırarak, Kürtlere ve Araplara yabanî baktırıp fitneyi alevlendirse en büyük BÖLÜCÜ, TERÖR, ANARŞÎ olduğu anlaşılmaz mı?
Evet Kürtler “Kürtçülük” yapmazdan evvel, Türkler “Türkçülük” yaparak onları Kürtçülük yapmaya zorlamışlardır.
Bediüzzaman bu vahim vaziyetin ortaya çıkmaması için o zaman milliyetçilik yapılmamasını, ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaların bilinmesini, şarkta medreset-üz Zehra açarak maârifin kuvvetlendirilmesini, şarkta din hâkim olduğundan şarkı ayağa kaldıracak din ve kalp olduğunu vs. nazara vermiştir.
Kader-i Ezelî Bediüzzaman Said Nursî hazretlerini âl-i beyt (arab) neslinden getirip, Kürtlerin içinden geçirip, Türklere hizmet ettirmesi bu üç ehemmiyetli unsuru birleştirmede ehemmiyetli vazife göreceği akıl ve hikmetten uzak değildir. Ve dershane-i Nurîyelerde bilfiil bu vazife tahakkuk etmiştir. Çünkü nurcu türkler hem Arapları sever hemde Kürtleri sever. Hem nurcu Kürtler hem Türkleri sever hem Arapları sever. İla-ahir.
