mukemmel-cocuk-yetistirmenin-3-altin-kurali-2
Meselâ okul çağına gelen çocuğa namaz kılmayı
öğretmek, 10 yaşında ise namaz kılmazsa cezalandırmak dinimizde var. Kaçımız
yapıyoruz acaba, merak ediyorum.
“Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun”
mealindeki ayet nazil olduğunda sahabeler Resulullah’a asm sormuşlar:
“Ya Resulullah, biz Allah’ın emirlerini yapıp
yasaklarından sakınarak kendimizi ateşten koruyabiliriz. Ama aile ve
çocuklarımızı nasıl koruruz?”
“Allah’ın size emrettiklerini siz de onlara
emredin, Allah’ın size yasakladıklarını siz de onlara yasaklayın” buyurmuşlar.
Özellikle bazı hanımların, kendileri örtülü
oldukları halde kızlarını süslü ve açık kıyafetlerle büyüttüklerini, kendileri
umumi yerlerde denize girmedikleri halde çocuklarını “daha küçük o” diye
plajlara saldıklarını çok görüyoruz. Küçüklüğünde tesettür ve iffet konusunda
sağlam temel kuramamış bu çocukların ileride nasıl bir çizgide yaşayacakları
muhakkak ki şüphelidir.
Böyle davranan ailelerin bazıları da “biz de
küçükken böyleydik, sonra toparlandık” derler. Ne kadar toparlanmışlardır
acaba? Ya da daha sağlam bir terbiye almış olsalardı kim bilir nasıl
olabilirlerdi?
Unutmayın ki eğitimin temel prensibi doğruları
yapmaktır, tüm yanlışları denemek değil.
Bir çok aileden de ahlakı bozucu yayın yapan
tv’leri kendileri seyretmemekle beraber çocuklarına yasaklayamadıkları şikayeti
duyarım. Sebep çocuğun sevdiği dizi için ağlayıp sızlanmasıdır çoklukla. “Ben
Ruhsar’ı çok seviyorum.”
Bakın; çocuk ağlar, sızlar her zaman. Sizi
test eder hep. Geri adım attınız mı da, o konu “kazanılmış hak” olur artık.
Oysa çocukların ruhsal yapıları psikoloji tabiriyle “plastiktir”. Siz sağlam durursanız
çocuk kendini size uydurur, merak etmeyin. Kaldı ki bugün birkaç saat ağlamasın
derken, ileride hem onun hem kendinizin pişmanlıkla yıllarca ağlamasına zemin
hazırlamış olursunuz.
Eşinizle tutarlı olun.
En kötü ruhsal hastalık olan şizofreninin oluşma
sebeplerinden biri de anne-babanın çocuğa verdiği mesajlar arasında tutarsızlık
olmasıdır. Aynı konuda biri bir şey söyler, diğeri başka şey. Aynı olayda biri
bir türlü davranır, diğeri başka türlü. Sonuç: Zihin bölünmesidir. O yüzden
eşler önce kendi aralarında konuşup belli prensiplerde anlaşmalıdırlar. Çocuk
hangi durumda nasıl bir tavırla karşılaşacağını bilmelidir.
Buradan da hissedilir ki, aslında iyi çocuk
yetiştirmek için önce uyumlu bir evlilik yapmak lazımdır.
Vazifenizi yapın, Allah’ın vazifesine
karışmayın.
Malesef çoğumuz çocuklarımıza verdiğimiz
emeğin karşılığını nerdeyse zorla alma hevesindeyiz. “İlla ki şöyle olmalısın.”
Aslında unutmamak lazım ki, o çocuk bizim malımız değildir. Biz sadece ona
hizmetle görevlendirilmişiz.
Eğer üstümüze düşeni layıkıyla yapmışsak ötesi
Allah’ın takdiridir. Aksi halde aşırı zorlamalar ters tepebilir ve çocuğun
iyice zıt bir çizgiye girmesine yol açabilir. Biz de gereksiz derecede strese
girip iyice yanlış davranmaya başlarız. “Ben sana bildiğimce doğruları
gösterdim, artık seçim senin” demek lazımdır, hele ergenlik çağında.
Zaten bizim tüm bu önerdiklerimiz sadece
sebeplerdir. Biz Allah rızası ve çocuğumuzun iyiliği için bu sebeplere
elimizden geldiğince müracaat ederiz ama sonucuna karışmayız. Zira Allah
isterse Peygamber çocuğu hayırsız olabileceği gibi, öksüz-yetim kalmış, hatta
Firavun’un sarayında büyümüş çocuklar da en büyük Peygamberler olabilir.
O yüzden son olarak diyorum ki:
Çocuklarınız için dua edin.…